“Kestane kebap, yemesi sevap.” cümlesini bugüne kadar sanıyoruz ki duymayan yoktur. Peki, sizce bu sözü söyleyenler kestane tüketimine neden bu denli büyük bir önem yüklüyor olabilir?
Kış aylarında caddelerin en işlek yerlerine kurulan kavrulmuş kestane satıcıları, ürünlerinin lezzetini genellikle hep aynı şekilde över: “Kestane kebap, yemesi sevap!” Bu size ilk bakışta sadece bir pazarlama cümlesi gibi görünüyor olabilir. Ancak kestane, bu ahenkli sözün icracıları tarafından aslında tam olarak hak ettiği değeri görüyor! Üstelik bu değerli besin, sadece ateşte pişirilip kebap adını aldığında değil; pek çok farklı çeşidiyle de keyifli bir tüketim sağlıyor. Peki, kestane hakkında şimdi daha fazlasını öğrenmeye ne dersiniz?
Kestane, kayıngiller familyasına ait çok yıllık bir bitki çeşidini oluşturuyor. Anavatanının Anadolu olduğu düşünülen kestane ağacı, dünyada orta kuşaktaki hemen hemen tüm orman şartlarında rahatlıkla yetişebiliyor. Türkiye’de ise kestane yetiştiriciliği en çok Ege Bölgesi’nde, bilhassa da Aydın ilinde yapılıyor.
Kestane, sert kabuklu bir yapıya sahip olduğu için genellikle kabukları kesilerek veya soyularak kullanılıyor. Fakat doğrudan yeme amaçlı tüketim haricinde, tatlı malzemesi olarak da ideal bir lezzet sunuyor. Bunun en bilinen örneklerinden biri kestane şekeri olmakla birlikte; bu besin, pastalarda ve diğer tatlılarda farklı işlemlerden geçirilerek de değerlendirilebiliyor. Kestane kullanımının en ilgi çekici örneklerinden biri de şüphesiz, bal üretimi… Öyle ki kestane, güçlü aromasından dolayı arıcılar tarafından monoflora (ağırlıklı olarak tek çiçek kaynağından üretilen) bal üretimi için oldukça değerli bir kaynak olma özelliği taşıyor. Kestane çiçeklerinin nektarlarından elde edilen bal, kendine özgü buruk ve hoş lezzetiyle öne çıkıyor.
Atıştırmalık amacıyla kabukları ayıklanarak doğrudan çiğ tüketilebiliyor.
Kabuklarına kesik atılarak fırında kestane (kestane kebap) yapılabiliyor.
Kabukları çizilmiş olarak haşlanmış halde de tüketilebiliyor.
Kestane şekeri yapımında kullanılabiliyor.
Çiğ-parçalanmış, haşlanmış, püre veya hazır kestane şekeri olarak, tatlılarda yardımcı malzeme veya dekor amacıyla tercih edilebiliyor.
Çiğ hali parçalara bölünerek pilavlara veya iç pilavlara eklenebiliyor.
Et yemeklerinde tamamlayıcı bir lezzet olarak kullanılabiliyor.
Arıcılıkta (poliflora veya monoflora bal üretimi) kaynak olarak kullanılıyor.
Suda yumuşatıldıktan sonra, bal ile karıştırılarak ezme şeklinde de tüketilebiliyor.
Kestane, bir üst başlıkta da detaylandırdığımız üzere çiğ, haşlanmış, fırınlanmış, püre haline getirilmiş ya da şerbetlenmiş olarak farklı tariflerde yer alabiliyor. Dengeli bir lezzete sahip olan bu besin gerek tatlı gerekse de tuzlu tariflerin tadını zenginleştiriyor. Ayrıca kestane, lezzetinin yanı sıra içerdiği güçlü bileşenlerle de insan yaşamına pek çok katkı sağlıyor. Kestanenin sadece meyvesinin değil, ağacının da hemen her yönüyle verimli olduğunu unutmamak gerek. Kestane ağaçları, çiçeklenme döneminde arılar için güçlü bir cazibe alanı yaratıyor. Bu çiçeklerden elde edilen kestane balı, pek çok kişi tarafından büyük bir beğeniyle tüketiliyor. Meyve vermeyen kestane ağaçları ise dayanıklı ve değerli bir kereste malzemesi olarak mobilya vb. eşyaların yapımında kullanılıyor.
Kestanenin içerdiği besin maddelerine bakıldığında, göze ilk olarak güçlü bir nişasta ve lif kaynağı olması çarpıyor. Besinin içeriğinde bunlara ek olarak doğal şeker bileşenleri, yağ asitleri, proteinler, vitaminler ve mineraller de bulunuyor. Kestanenin besin öğeleri tümüyle ele alındığında ise ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
Su: 44 gram
Karbonhidrat: 34 gram
- Nişasta: 14-17 gram
- Lif: 8-10 gram
- Şeker: 9,6 gram
Protein: 3,2 gram
Yağ: 1,8 gram
Diğer faydalı bileşenler (Sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, fosfor, selenyum ve manganez mineralleri; A, C, K, B1, B2 ve B6 vitaminleri)
Kestane tüketiminin daha önce de değindiğimiz birden fazla yolu bulunuyor. En yaygın tüketim şekillerini ise genel itibarıyla çiğ, fırınlanmış veya haşlanmış formu oluşturuyor. Çiğ kestane, kabuğundan ayrılıp direkt tüketilebildiği gibi parçalanarak tatlı ve yemeklerde de kullanılabiliyor. Kestane kebap, fırınlama işleminden sonra genellikle sade olarak tüketiliyor. Ancak bu besin, en işlevsel formunu bilhassa da haşlandıktan sonra kazanıyor. Haşlanmış kestaneler, kestane şekeri yapımında kullanılabilmekte birlikte bütün veya püre olarak da istenilen her tarife uyum sağlayabiliyor.
Alerjisi veya bazı kronik hastalıkları bulunan kişiler haricinde, kestanenin pek çok insan için bilinen bir yan etkisi bulunmuyor. Ancak lif ve nişasta yönünden güçlü bir içeriğe sahip olan bu besin, çok miktarda tüketilmesi halinde bazı sindirim rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Bu nedenle kestane tüketiminin günde bir avuç ile sınırlanması en ideal miktarı oluşturuyor.
Kestaneyi pişirmek için ister fırınlama isterseniz de haşlama yöntemini tercih edebilirsiniz.
Kabuklu kestanelerin bombeli yüzlerine bıçak ile yatay birer çizik atın.
Çizdiğiniz kestaneleri fırın tepsisine yerleştirin.
Tepsiyi önceden 220-230 derece sıcaklığına getirdiğiniz fırına yerleştirin.
Kestaneleri 20 dakika kadar fırınladıktan sonra çıkarın ve soğumasını bekleyin. İşte bu kadar!
Kabuklu kestanelerin bombeli yüzlerine bıçak ile yatay birer çizik atın.
Tencerede önceden ısıttığınız suya bir-iki adet kesme şeker ekleyin.
Ardından kestaneleri de suya atın ve orta-kısık ateşte 30 dakika haşlayın.
Yumuşayan kestaneleri sudan çıkarın ve süzün. Tüketime hazır!
100 gram kestane yaklaşık 240 kalori içeriyor. Kestanenin enerji değeri ağırlıklı olarak karbonhidrat çeşitlerinden kaynaklandığı için diyet yapanların bu besini ölçülü tüketmesi gerekiyor. Kilo almak amacıyla kestane tüketenlerin de -herhangi bir rahatsızlık yaşamaması adına- yine günlük sınırlı miktarlarda kestane yemesi öneriliyor.
Bu kışı birbirinden leziz kestane tarifleriyle geçirmek için bizce artık çok daha fazla sebebiniz var! O halde, şimdiden afiyet olsun…