Ihlamur hakkında bilinen bilinmeyen tüm detayları aktaran bu yazıyı okurken; buram buram ıhlamur kokusunu burnunuzda hissedeceksiniz!
Doğa, her yeni mevsime sunduğu farklı güzelliklerle merhaba diyor. Ve insanlar mevsimleri aylara bölerek keskin çizgilerle ayırıyor olsa da yeni mevsimlerin başlangıcı, yine doğanın kendine has müjdeleriyle hissediliyor. Ihlamur da işte bunlardan biri! Güneşli bir sabahta pencereden içeri giren sıcak esintinin evlere doldurduğu mis gibi ıhlamur kokusu, eşsiz zarafete sahip büyüleyici notalarıyla yazın geldiğini müjdeliyor.
Ihlamur, bu hoş kokusuyla duyulara sahip tüm canlıların dikkatini çekerek işe başlıyor. Ve onu keşfeden tüm canlılara, çiçeğinden gövdesine her bir bölümüyle fayda sağlıyor. Hatta çoğu kültürde ıhlamurun kutsal bir ağaç olduğuna inanılıyor! Peki, çocukluktan itibaren neredeyse herkes için tanıdık bir dost olan ıhlamuru kutsal bir ağaç haline getiren eşsiz özelliklerine siz ne kadar hakimsiniz?
Ihlamur -literatürdeki adıyla Tilia- ağaç, ağaççık ya da çalı formda 40 farklı türü bulunan ve hoş kokulu çiçeklere sahip bir bitki türünü oluşturuyor. Yüksek boylu, kalp biçimli yaprakları bulunan ve sarı renkli çiçekler açan ıhlamur ağacı, halk arasında en çok bilinen ve kullanılan tür olma özelliği taşıyor.
Ihlamur, kuzey yarım kürenin ılıman iklime sahip tüm topraklarına uyum sağlayarak kolaylıkla gelişebiliyor. Ülkemizde ise en çok Marmara, Karadeniz ve Ege bölgelerinde; bilhassa da Antalya’da yetişiyor. Mayıs ayı itibarıyla çiçeklenmeye başlayan bu ağaç, sıcak havanın hakim olduğu yaz mevsimini seviyor. Fakat yine de yetiştiği toprağın serin, taban suyu yüksek ve kireçli olması gerekiyor.
Anadolu’da çok rağbet gören ıhlamurun, Orta Avrupa’da da çok eski zamanlardan beri popüler bir ağaç olduğu biliniyor. Öyle ki geçmişte bu bölgedeki neredeyse tüm köylerin merkezinde, mutlaka bir ıhlamur ağacı bulunduğu söyleniyor. Anlatılara göre bu ıhlamurların altı, söz konusu dönemlerde kimi zaman komşuların haberleşme noktası kimi zaman da gelin adaylarının kendilerini göstermek için beklediği bir görücü durağı olurmuş. Ve köy mahkemeleri de bu ağaçların altında kurulurmuş. Hatta bu o kadar yaygın bir gelenekmiş ki ıhlamur zamanla mahkeme ağacı adını bile almış!
Ihlamur ağaçları hoş kokusu, geniş yapraklı dalları ve devasa gövdeleri ile çoğu zaman tek başına gölgelik bir ağaç olarak bile ekilebiliyor. Fakat bunun yanı sıra hafif ve beyaz gövdeleri, doğramacılık için de oldukça ideal bir kullanım sunuyor. Ayrıca gövde ve dalların kabuklarında bulunan lifler, kaba dokuma işlemlerine uygun ip üretimi için ham madde olarak da kullanılabiliyor. Ihlamur ağacının insan beslenmesi için de önemli faydaları bulunuyor. Özellikle çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra tüketime uygun hale gelen çiçek kısımları; içeriğinde barındırdığı A, C, P vitaminleri, demir, kalsiyum, manganez, tanen ve sterol ile güçlü bir besin oluyor.
Ihlamur çiçekleri; ağacın dallarında kümeler halinde yetişiyor ve tek bir çiçek kümesinde üç ila 35 adet arası çiçek bulunabiliyor. Böylesine bereketli bir ağaçtan mahsul toplamak ise biraz meşakkatli olabiliyor. Fakat iş yalnızca toplamakla bitmiyor! Ihlamur ağacının çiçek açtığı günü takiben üç ya da dört gün içerisinde ve özellikle güneşli bir saatte çiçekleri toplamak gerekiyor. Bu zamana dikkat edilmesi ağacın verimliliğini ve çiçeklerin faydalı bileşiklerini koruyabilmek adına önem taşıyor. Sonrasında ise çiçeklerin kurutma aşamasına geçiliyor. Buradaki asıl detayı ise çiçeklerin kurutulduğu ortam koşulları oluşturuyor. Geniş bir alanda temiz bir örtü üzerine serilen çiçeklerin nemsiz ve gölgeli bir ortamda kurutulması gerekiyor.
Ihlamur çiçekleri kurutulup hava almayacak şekilde paketlendiği sürece, yıl boyunca bozulmadan saklanabiliyor. Ve bu nefis aromaya sahip çiçekler pek çok farklı tarife eşlik etmeye uygun oluyor! Halk arasında ıhlamurun en yaygın tüketim şekli, demlendikten sonra çayının içilmesi oluyor. Fakat ıhlamurun tüketim alanı, aslında bundan çok daha fazla...
Ihlamur ister tatlı olsun ister tuzlu, aromasıyla uyum sağlayabileceği tüm tariflerde kullanılabiliyor! Bunun için sıcak süt ya da suya katılan bir miktar ıhlamurun aromasını bırakması yeterli oluyor. Sonra bu sıvılar farklı yiyecek, içecek veya tatlı tariflerinde kullanılabiliyor. Ayrıca ıhlamur yaprağı et, tavuk, pilav vb. yemeklerin içerisine doğrudan da eklenebiliyor. Daha da ilginç olanı, ıhlamurun yaprakları ve çiçekleri suda bekletildiğinde, ekmek yapımında kullanılan mayanın görevini üstlenebiliyor. Bu mis kokulu bitkiyi arılar da çok seviyor ve ıhlamur ağacından topladıkları nektarlar ile nefis ıhlamur balını üretiyor!
Ihlamur çayı, çoğu kişinin severek tükettiği bir içecek olsa da demleme aşamasında bazı hatalar yapılabiliyor. Bunlardan ilki ıhlamurun doğrudan soğuk suya atılarak kaynatılması oluyor. Böyle bir demleme, çiçeklerin barındırdığı faydalı bileşenlere zarar veriyor. Bunun yerine öncelikle suyun kaynatılması ve ocaktan alındıktan sonra üzerine bir tutam ıhlamurun bırakılması gerekiyor. Demleme işleminin bir diğer püf noktası ise bitkinin içeriğindeki uçucu yağları kaybetmemek için karışımın kapaklı bir kap içerisinde bekletilmesi oluyor. Bu şekilde 15 dakika boyunca demlenen ıhlamur içime hazır hale geliyor. Ayrıca diğer bitkilerin etkisini azaltıcı içerik maddesine sahip olması sebebiyle uzmanlar, bu bitkinin tek başına tüketilmesini öneriyor.
Ihlamur, içeriğinde pek çok vitamin ve mineral barındırması sebebiyle oldukça değerli bir besin olarak kabul ediliyor. Bu yönüyle halk arasında, özellikle de kış aylarında soğuk havaların vücut üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek adına yaygın şekilde tüketiliyor. Bunun yanı sıra ıhlamurun güçlü bir antioksidan kaynağı olduğu da uzmanlar tarafından sık sık aktarılıyor. Ayrıca ıhlamur, hoş kokusu ve yumuşak aromasıyla yoğun geçen bir günün üzerine dinlendirici ve yatıştırıcı bir içecek olarak da tercih edilebiliyor.
Her bitkisel üründe olduğu gibi ıhlamur tüketiminde de doz aşımına, kişisel sağlık sorunlarına ya da ilaç kullanımına bağlı olarak istenmeyen sorunlar yaşanabiliyor. Bunun önüne geçmek için düzenli ilaç kullanımı, kronik hastalık ya da alerji riski gibi durumlarda ıhlamuru tüketmeden önce doktora danışılması gerekiyor. Ayrıca hamilelerin ve emziren annelerin ıhlamur tüketmemesi konusunda da önemli uyarılar bulunuyor! Herhangi bir engel bulunmaması durumunda ise günlük tüketim miktarını maksimum üç fincan ıhlamur çayı olacak şekilde sınırlandırmak uygun oluyor.
Mis kokulu ve eşsiz faydalara sahip ıhlamurunuzun bir yandan lezzetini artırırken, bir yandan da içeriğini zenginleştirmeye ne dersiniz? Öyleyse usulüne uygun şekilde demlediğiniz ıhlamur çayınız içim sıcaklığına geldiğinde, içerisine tercih ettiğiniz bir Balparmak Apitera ürününü eklemeyi mutlaka denemelisiniz!
Eğer kış soğuklarında içinizi ısıtacak bir çay elde etmek istiyorsanız, bizim önerimiz Apitera Zen! Baharatlı formülüyle Apitera Zen, kış mevsimi için oldukça uygun bir lezzet yaratırken, ıhlamur çayınızın içeriğini güçlendirmek adına da oldukça etkili bileşenler barındırıyor. Üstelik sahip olduğu yoğun bal ile içeceklere hoş bir tatlılık kazandırıyor.
Peki, siz çayınız için hangi Apitera’yı seçtiniz?
menü
