Ginkgo bilobanın dinozorlarla aynı dönemi yaşadığı düşünülüyor ve bu ağacın bir benzeri daha yok. Doğanın sunduğu eşsiz güzellikler içerisinde ilginç özellikleriyle öne çıkan bu ağaç hakkında duyduklarınıza çok şaşıracaksınız!
İnsanoğlu, var olduğu andan itibaren algılayabildiği her nesneye karşı büyük bir merak duydu. Başlangıçtan günümüze insanlığın en kadim yol arkadaşı olan doğa ise elbette, bu merakın yöneldiği ilk alanlardan biri oldu. Öyle ki doğa, insanlık için hala da gizemini korumaya devam ediyor. Her parçasında ayrı bir mucize sunan doğayı anlama çabaları ise asla boş bir uğraş olarak kalmıyor!
Bu olağanüstü düzenin eşsiz parçalarından birini de ginkgo biloba bitkisi oluşturuyor. Ortalama bin yıl, hatta daha da uzun süre yaşayabilen bu ağaç türü, botanik bilimi içerisinde kendine özgü tek bir grupta inceleniyor. Çünkü başka bir benzeri yok! Peki, ginkgo biloba ağacını dikkate değer kılan özellikleri neler? Bu ağaç hakkında merak ettiğiniz tüm bilgiler, yazının devamında sizi bekliyor!
Ginkgo bilobayı kısaca, boyları 20 ila 50 metre arasında değişen ve yaprak döken bir ağaç türü olarak tanımlamak mümkün. Yapraklarının damarlı ve yelpaze biçimli olması, bu ağacın en çok öne çıkan özellikleri arasında yer alıyor. Çince ismi ginkgo biloba olan ağacın Türkçe isimlendirilmesi ise çeşitli yörelere göre;
Mabet ağacı,
Gümüş kaysı,
Fil kulağı,
Kız saçı ve
Çin yelpaze çamı olarak değişebiliyor.
Ginkgo bilobayı ilginç kılan özelliklerinden belki de en şaşırtıcı olanı, bu ağacın yaşayan bir fosil olması! Araştırmacılara göre bu ağacın geçmişi 270 milyon yıl öncesine, Permian Çağı’na kadar uzanıyor. Bu da demek oluyor ki ginkgo bilobanın ataları, dinozorlarla aynı dönemi paylaşıyor!
Ginkgo bilobanın anavatanının Asya kıtası olduğu biliniyor. Özellikle geniş yapraklı ormanların hâkim olduğu Çin, Japonya ve Kore’de ginkgo bilobalara rastlanıyor. Uzun yıllar boyunca yalnızca Asya kıtası sınırları içerisinde yetişen bu ağaç türünün keşfedilmesi ve dünya çapında yayılması ise ilk kez 17’nci yüzyılda oluyor. Kayıtlara göre; 1683-1693 yılları arasında Rusya’dan Asya’ya keşif gezisine çıkan Alman doğa bilimci Engelbert Kaempfer, Japonya’da ginkgo biloba ağacı ile karşılaşıyor. İlk kez gördüğü bu türü inceleyen Kaempfer, ağacın faydalı bir tür olduğunu kaydediyor. Ve ginkgo biloba türünün uluslararası yolculuğu bu sayede başlıyor. Devam eden süreçte ginkgo biloba, 1730’lu yıllarda Avrupa’da, 1784’te ise Amerika’da yetiştirilmeye başlanıyor.
Ginkgo bilobalar, belirli mevsimlerde sarımtırak-beyaz renkli, erik benzeri meyveler üretiyor ve bu meyvelerden uçucu bir yağ elde ediliyor. Fakat bu ağacın en önemli bölümünü flavonoid glikozitleri içeren yaprakları oluşturuyor. Ayrıca ginkgo biloba yapraklarının, güçlü bir A vitamini ve potasyum kaynağı olduğu biliniyor. Ginkgo biloba yaprakları toplandıktan sonra bir dizi işlemden geçiriliyor. Ve bu sayede içeriğindeki yararlı maddelerin seçildiği bir özüt hazırlanıyor. Elde edilen ginkgo biloba ekstresi tablet, kapsül ya da sıvı formlarda kullanıma sunuluyor. Ginkgo biloba özütü, özellikle ilaç ve kozmetik sektörlerinde etken madde olarak sıklıkla tercih ediliyor.
Ginkgo bilobanın ihtiyaca yönelik şekillenen birden fazla tüketim seçeneği bulunuyor. Takviye edici gıda olarak tüketilebilmesinin yanı sıra, doktor önerisiyle kullanımlarda genellikle kapsül ve tablet formları tercih ediliyor. Bu formlarda ginkgo biloba ve ginseng genellikle bir arada sunuluyor. Bunun dışında, ginkgo biloba yapraklarından bitki çayı da yapılabiliyor. Üstelik ginkgo biloba çayının yapımı da oldukça basit! Bir bardak sıcak su içerisine atacağınız bir tutam ginkgo biloba yaprağını yalnızca beş dakika demleyerek çayınızı hazırlayabilirsiniz. Ginkgo biloba çayı, aç ya da tok karnına günde bir-iki kez içilebiliyor. Fakat tüm bitki çaylarında olduğu gibi özellikle kronik hastalıkları bulunanların bu çayı tüketmeye başlamadan önce doktora danışmaları büyük önem arz ediyor.
Ginkgo bilobanın adı ülkemizde yeni yeni duyulmaya başlasa da bu bitki başka ülkelerde çok uzun zamandır biliniyor ve kullanılıyor. Hatta ginkgo biloba, alternatif tıpta da dünya çapında önemli bir yer kazanmış durumda. “Peki ama ginkgo biloba ne işe yarar?” diye merak ediyor olmalısınız. Bunu özetle açıklayacak olursak, gingko biloba içerdiği antioksidanlar ve hücresel düzeydeki güçlü etkisiyle vücut için çok fonksiyonlu bir doğal destek olma özelliği taşıyor.
Ginkgo biloba, uygun dozda tüketildiği takdirde pek çok açıdan fayda sağladığı gibi doz aşımında istenmeyen etkilere de sebep olabiliyor. Ginkgo bilobanın yetişkinler için günlük doz olarak kullanımı 80-240 gram aralığında önerilirken, bu dozun ilgili ürün bazında önerilen miktarı aşmaması gerektiği de özellikle vurgulanıyor.
Balparmak, Apitera serisindeki tüm ürünlerinde iki değerli arı ürünü olan bal ve propolisi buluşturuyor. Buna ek olarak her bir Apitera ürününü farklı ihtiyaçlara yönelik seçilen çeşitli değerli besin maddeleri ile zenginleştiriyor. Seride yer alan Apitera Mind ise içeriğindeki ginkgo biloba yaprağı ekstresi ile Asya mucizesini en lezzetli haliyle sizlere sunuyor!
Apitera Mind’ın içeriğinde ayrıca biberiye, zerdeçal ve tarçın da bulunuyor. Tüm bu değerli içeriklere ek olarak nar suyu konsantresi ve yaban mersini tozuyla zenginleştirilen karışım, gün boyu yüksek motivasyon hissi için tatlı bir başlangıç sunuyor. Üstelik 7 gramlık kullan-at ambalajı sayesinde hijyen ve doz ayarı endişelerini de ortadan kaldırıyor!