İnsanlığa dünyanın en tatlı doğal besinini bahşeden bal arıları, kimi anlarda ise arı sokması gibi bazı “acı” deneyimlere yol açabiliyor. Peki, arı sokması neden olur ve bu durum karşısında neler yapılması gerekir, biliyor musunuz?
Bal arılarını, doğanın sadece güzellikleriyle meşgul olup aileleri için canla başla çalışan minik canlılar olarak tanımlamak hiç de abartı olmaz. Sarılı-siyahlı renkleri, ebruli zar kanatları ve sevimli mi sevimli tüylü yapılarıyla, bu canlılara sempati duymamak elde değil! Fakat arı bedenine ait bir özellik daha var ki, bu sevimliliğin ardında gerçekte ne kadar sadık ve güçlü bir askerin yattığını açıkça ortaya koyuyor: Arı iğnesi…
Kendilerini veya kolonilerini tehdit altında hisseden bal arıları, canları pahasına da olsa zehirli iğnelerini kullanmaktan asla çekinmiyor! Hatta bu tehdidin kendilerinden sonra da devam edeceğini algılarlarsa, feromonları yoluyla diğer aile üyelerini de toplu arı saldırısı için harekete geçirebiliyor. Doğru duydunuz, insanlara karşı dostane ve uysal tavırlarıyla bilinen bal arılarından bahsediyoruz. Acaba insanlar -farkında bile olmadan- arıları bu denli saldırgan kılacak neler yapıyor olabilir? Ve bunların ne gibi sonuçları oluyor? Hadi inceleyelim!
Arı sokmasını, işçi arının (dişi) zehirli iğnesini deriye batırması sonucu meydana gelen ağrılı bir reaksiyon süreci olarak açıklamak mümkün. Zehrin vücuda yayılmasıyla birlikte giderek daha da şiddetlenebilen bu durum; kişiden kişiye hafif, orta veya şiddetli farklı etkilere yol açabiliyor. Söz konusu sorun ağırlıklı olarak profesyonel müdahale gerektirmese de kişilerin, arı sokması alerjisine karşı tetkik yaptırmaları öneriliyor.
“Arı sokunca ne yapılmalı?” sorusunun yanıtını çok merak ettiğinizi biliyoruz. Ancak bundan önce, arının neden ve nasıl soktuğunu; bunun da kendisini nasıl etkilediğini aktarmamız gerekiyor. Çünkü bu, bir yandan arı sokmasını önlemenin, diğer yandan ise (sokan bal arısı öldüğü için) arıları korumanın ilk kuralını oluşturuyor. Şöyle ki arılar, iğnelerini sadece canları ya da kolonilerinin güvenliği için kullanıyor. Bu da diğer canlıların en ufak bir hareketi sonucu olmaktan çok, arıyı ezme veya koloninin bulunduğu bölgeye zarar verme riskine karşı gerçekleşiyor.
Arı, vücudunu dik tutarak aşağıya doğru hareket ettiğinde, iğnesini hedeflediği canlıya doğrudan batırabiliyor. Bu iğneler, üzerlerindeki dişlerden (mikrosil) dolayı insan derisinden kolayca çıkamıyor. Bu nedenle arı geri çekilse de iğneyi çoğunlukla kurtaramıyor. İğnenin deride kalması sonucu ise arı, iç organlarına bağlı önemli bir uzvunu kaybettiği için dakikalar içinde canını kaybediyor. Diğer arı türleri iğnelerini defalarca kullanabiliyor olsa da bu durum, bal arılarının pek çoğunda mümkün olmuyor.
Sarıca arı (yellow jackets) adlı wasp türleri, eşek arıları ve diğer bazı yaban arıları, bal arıları gibi kendi besin kaynaklarını üretmek yerine hazır besleniyor. Bundan dolayı söz konusu türler, diğer canlılara karşı daha saldırgan veya işgalci olabiliyor. Bal arısı sadece çiçekler ile kovanı arasında mekik dokurken, yaban arıları insanların besinlerini ele geçirmek amacıyla doğrudan yaşam alanlarına yaklaşabiliyor. Üstelik iğneleri mikrosilsiz olduğu için bu canlılar, hayatlarını riske atmaksızın düşmanlarını birden fazla kez sokabiliyor. Yaban arısı sokması sonucunda da bal arısı sokması ile benzer durumlar görülüyor. Ancak özellikle büyük yaban arıları daha fazla miktarda zehir pompalayabileceği için görülen semptomlar da daha belirgin olabiliyor.
Arı sokması, iğnenin hacminden dolayı vücutta hemen hissedildiği için insanlar bunu anında fark edebiliyor. Acı hissedildiği anda ise ilk yapılması gereken, iğneyi vücuttan hızla çıkarmak! Çünkü aksi takdirde deride kalan iğne, venom adı verilen arı zehrini vücuda pompalamaya devam ediyor. Bu da belirtilerin çok daha geniş alana yayılmasına ve acının giderek artmasına yol açabiliyor. Bu aşamada iğnenin, deri asla sıkılmadan, dikkatli ve nazik bir şekilde tırnak ucu ile kazınarak çıkarılması gerekiyor. Çünkü deri sıkıldığında iğnedeki zehir kesesinin derinin içinde tamamen patlama olasılığı bulunuyor. Bu da ne yazık ki istenenin tam tersi sonuçlar anlamına geliyor. Derinin sıkılması, diğer yandan iğnedeki feromonları da harekete geçirebileceğinden diğer arıların da saldırı için gelme olasılığı bulunuyor.
Arı sokması anında hissedilen ilk belirti, deriye batan yabancı cismin verdiği acı hissi oluyor. Fakat bu kolay tolere edilebilecek bir acı olmasına karşılık, asıl olumsuz etkileri apitoksin adlı arı zehri meydana getiriyor. İlk olarak bölgesel kızarıklık, ısınma/yanma hissi, ağrı, kaşıntı ve şişme olarak kendisini gösteren arı sokması, zehrin yayılması durumunda veya hassas bünyelerde daha ciddi semptomlara zemin hazırlayabiliyor.
Arı sokması durumunda hafif alerjik reaksiyon olarak;
Sokulan bölge ve etrafında oluşan kızarıklık, şişme ve kaşıntılar,
Şiddetli alerjik reaksiyon olarak;
Hırıltılı nefes alma,
Gözlerde kızarıklık,
Dudaklarda şişme ve morarma,
Nefes darlığı,
Kurdeşen,
Boğaz ve dil şişmesi,
Mide bulantısı,
İshal,
Baş dönmesi vb. pek çok anormal belirtinin ortaya çıkma olasılığı bulunuyor.
Arı sokmasından hemen sonra, şişliğin oluşmaması veya ilerlememesi için iğnenin vakit kaybetmeden tırnak ucu ile çıkarılması gerekiyor. Ardından bölgenin sterilize edilmesi ve üzerine soğuk kompres uygulanması, zehrin yayılmaması için atılacak en etkili adımları oluşturuyor. Bunun yanı sıra, sokulan bölgenin kaşınmaması ve kalpten yüksekte tutulması da diğer önemli gereklilikler arasında yer alıyor.
Bunlar haricinde “Arı sokmasına ne iyi gelir?” sorusunun, halk arasında sonuç verdiği düşünülen;
Bal dökme
Amonyak sürme
Sirke dökme
Karbonat ile suyu karıştırıp uygulama ve
Diş macunu sürme gibi bazı farklı yanıtları da bulunuyor.
Ancak bunları yine de iğnenin çıkarılması, bölgenin temizlenmesi ve buz kompresi adımlarından sonra denemeyi tercih etmelisiniz.*
*Söz konusu uygulamalar, kesinlikle tedavi önerisi niteliğinde değildir. Yaygın şekilde uygulanan yöntemleri belirtme amaçlıdır.
Arı sokması, evdeki imkanlarla etkileri hafifletilebilecek bir durum olduğu için çoğunlukla hekim müdahalesine ihtiyaç duymuyor. Şiddetli alerjik durumlarda ise en yakın sağlık kuruluşuna en kısa sürede başvurmak hayati önem taşıyor. Çünkü kişi daha önce arı sokmasına maruz kalmış olsa bile, yeni bir sokulmada ağır toksik veya alerjik reaksiyon oluşma riski devam ediyor.
Arı sokması vakalarında hekimler, semptomların ağırlığına göre bir veya birden fazla tedavi yöntemini aynı anda uygulamayı tercih edebiliyor. Bunlar;
Antihistaminik (alerji karşıtı) ilaçlar,
Kortizonlu (iltihaplanma önleyici) ilaçlar,
Albuterol (solunum gevşetici) ilaçlar,
Oksijen tüpü desteği ve
Anafilaksi (ciddi alerjik reaksiyon) durumunda adrenalin iğnesi uygulaması olabiliyor.
Şiddetli alerjisi bulunan kişilere ayrıca, vücuda artan dozlarda venom enjekte edilen immünoterapi adlı bir tedavi de uygulanabiliyor. Üç ila beş yıl sürebilen bu tedavi, zehre karşı bağışıklık geliştirilmesine yardımcı oluyor.
Artık arı sokmasının nedenlerini, sonuçlarını ve neler yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Peki, şimdi bu içeriği dostlarınızla paylaşarak onların da bilgi edinmesini sağlamaya ne dersiniz?